ADIMDAN GAYRISINI BİLMİYORUM...

Pazar, Temmuz 29, 2007

hayalet

Eski bir evin içinde,
Bir hayalle tanışmak…
Ömrünün ortasında ağlamak…

Önce gül yaprakları,
Sonra kırık camdan esen rüzgâr,
Gıcırdayan zemin…
Kalbinin üstünde geziniyor birileri,
Sıvaları dökülen duvara dokundukça
Sızlayan parmaklarınla,
Kahredemeyecek kadar yorgunuz…

Eski bir evin içinde,
Bir hayalete âşık olmak…
Ömrünün balkonundan atlamak…

Gitti gidecek bir siluet parçası,
Sonrası olmayan bir roman yaprağı…
Bu kırgın sesin sahipleri…
Arka bahçenin sahipleri ağustos böcekleri,
Her notasında çizgilenen yüzünle,
Bekleyemeyecek kadar uzaksın…


Volkan İpek

Pazartesi, Temmuz 09, 2007

DAÜSSILA-2

DAÜSSILA– 2

Özlem’e

Bu esen rüzgâra katılan soluğun var,
hâlâ yüzüme çarpan,
her nefesimde gözlerimi aydınlatan…
Göğsümün her kabarmasında,
salıncağı yeni keşfeden çocuk gibi,
gözlerimin içine gülen bir adam oturur hâlâ…
Hiçbir melodide bulunmaz seni ilk bekleyişim,
sahafların güvercin demirlerine
bütün tutsak kuşları azat eden gülüşünün doğuşu,
hiçbir boş sayfaya rast gelmez…

Bitmeyecek sandığım hayatımı birbirine zincirleyerek gelişin,
bir ressam paletinin gözlerime düşmesiyle,
siyah beyaz görüş günlerinden azat edilişim…
Çiçekli eteğin gibi savrulur günler hala gözümde,
yarın bir dosta söz versem de,
eğilip şeker veremem evimde beslediğim karıncalarıma…
Uzun zaman olmuştur bütün meridyenlere göre,
yüzünü görmediğim,
kendi kendime parçalanıp durduğum…
Bazen alıştığım,
bazen fotoğrafını kokladığım…

Bak hâlâ nefesini alıyorum esen rüzgârda,
ellerlimi titretiyor,
yalancı kadrosunda bir vasıfsız âşık oldum belki,
belki her yeminine büyük harfle başlanan bir düşbaz…
Siyah beyaz fotoğrafın her valiz toplayışımda
ellerimi ağlatıyor…
Hiçbir melodide bulunmuyor senin gidişin,
bir temmuz sıcağına tere karışan gözyaşı oluşun,
hiçbir ışığı yakmaz neyzenlerin nefesine…

Karman çorman bir hayat gerisi işte,
arkası siyah çalılıklarla dolu,
bir çay bahçesi görüntüsündesin…
Alnına dökülen saçların,
oturduğun beyaz sandalyeler,
adresini kaybedip kıvranan ve çarpılmayan bir hayal sanırım…
Kimi geceler oturup bakarım,
kalbim basit işkencelere kobay olurken,
ölü bir müzisyene eşlik ederim…

Volkan İPEK

Pazar, Nisan 08, 2007

Eğe


Elimdeki eğeyle giriştim duvarlara,
Ufak delikler belirdi sadece gözümde…
Sonra arkadaki demirlere,
Kaçıncı hırlayışım sinirden ve hırstan,
Ama vücudumu bana öğreten demirler…
Terden acıyan boynumla tanıyorum etimi,
Sinirden yaşaran gözlerimi,
Acıdıkça beni öldüreceğinden korktuğum yalnızlığımı
ki vücudumun bir organı oldu artık…
Bittikçe ben, ufalacak tel örgülerin aralıkları,
ufaldıkça dünya, çıkacağım bu deliklerden,
çıktıkça delinecek dünya
ölecek gizli özne
ben,
öleceğiz…
Ben gizli özne hakkımı hep senle kullandım,
ve
sevmek fiilini hep sona bıraktım…

Volkan İpek

Pazar, Şubat 04, 2007

bilenler bilir

Bilenler bilir…










Nefes almadan,
Derin bir uykuysa ölüm,
Pek farkımız yok onların hayatından…
Ölenler,
Bilirler…
Bilenler,
Gülemezler…

Otobüs duraklarında kurşunlanıp
Ellerinden kitapları saçılan kızlar,
Dükkânsız Barbaros yokuşu,
Şarap damlayan sakallar,
Umutlu yolculuklar,
Kasvetli sürgünler…
Hepsi bilirler…

Nefes almadan
Sessiz bir ağıtsa ölüm,
Pek farkı yok duvardaki fotoğraflardan…
Ölenler,
Bilirler…
Bilenler,
Gülemezler…

Gecekonduyla beraber yıkılan hatıralar,
Pavyondaki kırgın düetin sahibi kadın,
Samatya’nın virane meyhaneleri,
Birikmeyen dükkân kirası,
Daktilonun kırık tuşları,
Kanlı barut kokuları,
Yazılacak romanlar,
Aylak yürüyüşler,
Hepsi bilinir…

Yazılı olmayan bir vatandaşlık kuralıysa destursuz toprağa karışmak,
Yaşamak kadar hakkıdır doğan güneşi bekleyenlerin…


Volkan ipek

Cumartesi, Ocak 27, 2007


Hrant

Açılmayan bir dünyada,
zorlarken özgürlüğün sandığını,
saat altı yönünden üç tane kurşun toplarım...
Boşuna tebeşir harcamayın,
önceki cesedin yerine yerleştirin...
Güvercinliğime verin...
Anlayamadım,
akrep ile yelkovan altıyı değil,
yarılacak alnımın çatını gösteriyormuş...

Cumartesi, Ocak 20, 2007

yaralı


kardeşliğin yaralı kuşlarından,
kardeşim...
kalksana yerden,
üstümüz kirlenmez bizim...

Çarşamba, Kasım 08, 2006

karanfil


KARANFİL


Ezilmiş bir kediye yarenlikte…


Yerde bir karanfil.
“Uzun binaların arasında
Çöken sisle birlikte
Işıklarda söndü.
Bulutların yeryüzüne indiğinde
Kütükte isimlerinin değiştiğini öğrenince,
Gökyüzüne dair bütün saygım,
Yerde, yerle bir oldu.”
Geçmiş zaman dünyasının rasathanesi
kendi depremini bile ölçemezken,
en sevdiğimizle bile
kekre tadı verene kadar
tekrarlarken kendimizi,
Yerde bir karanfil
boylu boyunca yatıyor.
Belki bir sevgilinin düşürdüğü,
Belki patronuna yaranamayan
bir basımlık şairin intiharına iliştirdiği,
Yerde bir karanfil.
Ki her biri bir ölüye adanmıştı,
Tabutların üstüne atılmıştı,
Kırmızısı makbuldü.
Çok yalnız bir Karaköy akşamında,
Şehrin en efkârlı
en içeri işleyen
Turan Emeksiz vapuruyla,
Haydarpaşa garına geçip,
Üçüncü sınıf bir trende işlenecek
Birinci sınıf bir cinayet planından,
İki adım ötede uçuşan
Amortisiz bir lotarya kuponundan
Daha değersiz artık,
Yerde bir karanfil…

Volkan İPEK